Öncelik Katma Değer Yaratma ve Teknolojide
- pinarozkilic
- 30 Ağu 2013
- 9 dakikada okunur
İzmir Ticaret Odası Yeni Asır için “İzmir’de yükselen, öne çıkan sektörler”i araştırdı

Araştırma sonuçları İzmir’de turizm, sağlık, organik tarım ve tarıma dayalı sanayi, yenilenebilir enerji, inşaat, lojistik, bilişim ve otomotiv sektörlerinin potansiyellerinin çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor için öncelikle üretim altyapısı geliştirilmeli.
Tokyo, New York, Paris, Londra gibi küresel kentler, yüksek milli gelirleri ile dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alıyor. Mega şehirler bir yana küçük nüfusa sahip İbiza, Portofino, Santorini, Mikonos, Monte Carlo, Cenevre ve Dubrovnik de, sınırlarının çok ötesinde bir ekonomik değere sahip. İzmir’in de, dünyanın en zengin ekonomileri arasında yer alabilmek için atılım yapması gerekiyor. İzmir sınırları içerisinde bulunan Alaçatı, Şirince, Bozdağ gibi değerlerin katlanarak artması, İzmir ekonomisini daha da büyütecektir. İzmir’in turizm anlamında büyük bir potansiyeli var. Özellikle İzmir kruvaziyer turizm alanında çok yol kat etti. Bu alanda ve kongre turizmi alanındaki çalışmalar iyi değerlendirilirse, İzmir’in refahına büyük katkı yapacaktır.
EXPO 2020 adayı kentimizin teması: Sağlık Turizmi. İzmir, sağlık alanında bir çok fırsatı barındırıyor. İzmir, organik tarım alanında Türkiye’nin öncüsü. İnşaat sektöründe İzmir oldukça hareketli. Büyük yatırımcıların İzmir’e büyük ilgisi var.
İzmir, aynı zamanda otomotiv yan sanayide de oldukça iddialı. Bir çok dev/kurumsallaşmış firma otomotiv sektöründe faaliyet gösteriyor, dev firmalara ürün pazarlıyor.
İzmir limanları, jeopolitik konumu, ulaşım avantajı, ılıman iklimi ve yeryüzü şekilleriyle, doğal bir lojistik merkez konumunda. İzmir’de bilişim firmalarının sayısının artmasına olanak sağlayacak teknoparkların sayısı gün geçtikçe artıyor. Oda olarak çalışmalarını yürüttüğümüz ve çok yakın zamanda faaliyete geçecek İzmir Bilim Parkı ile İzmir’de ar-ge personeli ve ar-ge harcamalarının sayısı daha da artacaktır. İzmir, 2023 yılında Türkiye’nin 500 milyar dolarlık ihracat hedefinden 100 milyar dolar pay almayı hedefliyor. İzmir’de turizm, sağlık, organik tarım ve tarıma dayalı sanayi, yenilenebilir enerji, inşaat, lojistik ve otomotiv sektörlerinin potansiyelleri çok yüksek. Bu sektörler kentin potansiyelini etkin şekilde kullanmasını sağlayacak sektörler.
Turizm sektörü
Kentimiz kıyı turizminin yanı sıra, alternatif turizm türleri açısından da eşsiz imkanlara sahip. Kruvaziyer, sağlık, termal, kongre, kültür, inanç, spor ve tarih gibi çok çeşitli turizm olanaklarına rağmen potansiyel rasyonel anlamda kullanılamamakta. Haziran 2013’te Türkiye’yi ziyaret eden yabancıların sayısı yüzde 5 artmış, 4 milyon olmuştur. Yılın ilk 6 aylık diliminde ise Türkiye’yi ziyaret edenlerin sayısı yüzde 14 oranında artarak 14,5 milyona yükseldi. İzmir’e ilk 6 ay içinde gelen yabancı sayısı 507 bindir. 2012 yılının ilk 6 ayına göre artış yüzde 2 civarında. Turizm arzının doğru ve etkin bir şekilde kullanılması, gelir seviyesi yüksek, kent ekonomisine faydası olacak turist profilinin hedef kitle olarak belirlenmesi sektörü 12 ay canlı tutacaktır. Odamızın turizm vizyonu da “YIL 12 AY TURİZM”. Turizm sektöründe insanlar yeni arayışlar içerisinde. Turistlerin hayallerine hitap edecek alternatif turizm türleri geliştirilmeli. Biz bir hayalin peşinden koştuk, İzmir’in kruvaziyer hayalini gerçekleştirdik. Kruvaziyer turizmindeki başarımız ortada.
Kruvaziyer turizmi hızla gelişiyor ve sadece her yıl 6 milyon yolcu Avrupa’dan çıkıyor. Türkiye de çok önemli bir kaynak pazar. 3 Temmuz 2012 tarihinde Odamız öncülüğünde kurulan Türkiye Kruvaziyer Platformu umut vaat etmektedir. Artık tüm Türk limanları ile ortak çalışıyoruz. Ortak stratejilerimizi belirliyoruz. T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda hareket ediyoruz.
Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere bir çok gelişmiş ülkede yaşlı nüfusu fazla, tatil alışkanlığı da olan bu turist kitlesinin gezerken aynı zamanda kronik hastalıklarına da çare bulma isteği var. Bu noktada “Sağlık Turizmi” kapısı aralanmalı. Gelişmiş ülkelerde sağlık maliyetlerinin yüksek olması, az gelişmiş ülkelerde de sağlık sistemlerinin yeterli düzeyde olmaması ve ülkemizin coğrafi konumu sağlık turizminde avantaj sağlamakta. İzmir de sağlık turizmi ile kıyı turizminin iç içe sürdürülebileceği bir kent. Ülkemiz yabancı hastalar için sağlık hizmetinin alınabileceği etkin pazarlardan biri. Avrupa’da sosyal güvencesi olan ve kaliteli sağlık hizmeti talep eden yaşlı nüfus artmakta.
Turizm hacmi
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2011 Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre nüfus 74 milyon 274 bin 269 kişi olup, nüfusun yüzde 50,2’sini erkek, yüzde 49,8’ini ise kadınlar oluşturmakta. 2011 verilerine göre; kişi başına kamu ve özel sağlık harcaması Türkiye’de toplam 846 Dolardır. Ülkemizde; Sağlık Bakanlığı’na bağlı 843, üniversitelere bağlı 62, özel 489 ve diğer kalemlerde 45 olmak üzere toplam 1.439 hastane vardır. Hasta yatağı sayısı ise 199.950. Türkiye’de yatan hastaların hastanelerde ortalama kalış süresi 4 gün. Aile hekimliği birimi başına düşen nüfus sayısı ise 3652. 2011 verilerine göre 29 İzmir Sağlık Bakanlığına bağlı, 4 Üniversite, 20 Özel ve 1’de diğer Kamu Hastanesi olmak üzere İzmir toplam 54 hastane ve 10.866 yatağa sahiptir. Dünya Turizm Örgütü 2015 yılında, sağlık amaçlı seyahat edecek kişi sayısının 20 milyon kişiye ulaşacağını belirtmektedir. Günümüz itibariyle dünya sağlık turizmi hacmi ise 100 Milyar Dolar. Sağlık turizmi medikal turizmi ve termal turizm olarak iki ana dala ayrılmaktadır. Bu türe son olarak yaşlı ve engelli turizmi de eklendi. İnsanlar sağlık turizmi amacıyla seyahat ettiklerinde; sağlık kazanmayı, sağlıklı kalmayı ve aynı zamanda da alışveriş yaparak eğlenmeyi de talep etmektedirler.
Ülkemizin 2023 yılında sağlık turizmi hedefi; yıllık 1 milyon yabancı hasta, 20 milyar dolar sağlık turizmi geliridir. İzmir sahip olduğu turizm potansiyeli ve sağlık sektörü altyapısı ile sağlık turistine hitap edebilecek özelliklere sahip. Bu noktada belirli hastalıkların tedavisi ile ilgili kusursuz hizmet vermesi ve marka yaratılması konusundaki çalışmalar hızlandırılarak; pilot hedef kitleleri seçilmeli ve bunlara yönelik etkin tanıtım ve pazarlama çalışmalarına başlanması gerekmektedir. İzmir; sağlık turizminde olduğu gibi tıbbi malzeme üretiminde de avantaj sağlayabilecek bir kenttir.
Dünyada ileri teknoloji ürünü tıbbi cihazlar, sınırlı sayıda firma tarafından üretilmektedir. Bu firmalar; aynı zamanda bilgisayar, elektronik ve diğer alanlarda da üretim yaptıkları için Ar-Ge’ye kaynak yaratabilen firmalardır.
Ülkemizde ise özel hastanelerin artması ve sağlıkta değişim programı ile kamu hastaneleri de kaliteli ve yüksek teknolojiye sahip tıbbi cihazları talep eder duruma gelmişlerdir. İç talep artmıştır ancak; tıbbi cihaz, alet ve sarf malzemelerinin dışa bağımlılığı hala devam etmektedir. Türkiye’de ve İzmir’de sektörün ihtiyaç duyduğu ar-ge, altyapı, kalifiye personel vb. unsurlara ilişkin koşullar oluşturulmalı, uluslararası standartlarda tıbbi malzeme üretimi gerçekleştirilmeli. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planında 500 milyar dolar ihracat hedeflenmiştir. Tıbbi Malzeme sektöründe yüzde 85 oranında dışa bağımlı olduğumuzu dikkate alındığında; bu bağımlılık oranının en az yüzde 50’ye çekilmesi için inovatif tıbbi malzeme üretimi için etkin üniversite-sanayi işbirliği yapılması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Enerji sektörü
İzmir yenilenebilir enerji kaynakları açısından öne çıkmaktadır. Güneş enerjisi, rüzgar ve jeotermal enerji kaynakları bölgede yüksek kullanım potansiyeline sahip. Rüzgar enerjisi potansiyeline bakıldığında İzmir’in ülke genelinde 3. sırada. Jeotermal enerji kaynaklı elektrik konut ısıtma ve sera ısıtmacılığı açısından bölgede önemli kaynaklar yer almakta. Jeotermal kaynağın bulunduğu bu bölgelere yapılacak turistik tesisler yoluyla bu kaynakların turizm yoluyla değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Rüzgar enerjisi konusunda İzmir, Türkiye’nin rüzgar akımının en fazla olduğu bölgesi. İzmir’de çok sayıda rüzgar çiftliği kurulması mümkün görülmekte. Yenilenebilir enerji sektörü, hem Türkiye’nin enerji arz güvenliğindeki artışa, hem de yereldeki potansiyeli değerlendirerek İzmir’in ve Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak bakımından önem taşımakta. İzmir’in yenilenebilir enerji açısından son derece yüksek bir potansiyele sahip olduğu görülmekte. İzmir, rüzgar enerjisi potansiyeli açısından Türkiye sıralamasında üçüncü sırada yer almaktadır. İzmir’in Türkiye Rüzgar Enerjisi Kurulu Gücü içerisindeki payı yüzde 18’dir.
Güneş enerjisi, İzmir’in sahip olduğu uygun hava koşulları nedeniyle önemli potansiyellerinden biri. Türkiye’de yıllık güneş enerjisi dağılımı, 1.100 - 1.600 kwh/m2 olup, İzmir ise yılda 1.680 kwh/m2 güneş almakta. Bu doğrultuda İzmir’e gelen güneş enerjisinin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu söylemek mümkün. İzmir, jeotermal enerji açısından oldukça güçlü bir potansiyele sahiptir. En yüksek potansiyel Balçova-Narlıdere’de yer almakta. İzmir’in topraklarının yüzde 28.5’ini tarım alanları oluşturmakta. İzmir’in yenilenebilir enerji sektörüne yönelik en önemli sorununun mevcut potansiyelinin yeterince değerlendirilememesi olduğunu söylemek mümkün.
Tarım sektörü
Tarıma elverişli alanları, farklı iklim ve toprak özellikleri, bilgi düzeyi gelişmiş üreticiyle İzmir, yüksek bir tarım potansiyeline sahip olup, tarımda önemli bir merkez konumunda. İzmir ekonomisinde ağırlık sanayi ve hizmetler sektöründe olmasına rağmen, tarım alanında da faaliyetler yoğun olarak sürdürülmekte. İzmir, birçok üründe verim ve kalite açısından Türkiye ortalamasının üzerinde değerlere sahip. İzmir tarımı modern bir yapıya sahiptir. Kentimiz tarımında pamuk, tütün, zeytin-zeytinyağı, üzüm ve incir önemli yer tutmuş, bu ürünlerin artan üretim ve ihracatı kent ekonomisine katkı sağlamıştır. Geleneksel ürünlerin yanı sıra son dönemlerde organik tarım, seracılık, jeotermal seracılık, kesme çiçek, süs bitkileri, zeytin- zeytinyağı, süt, narenciye, kuruyemiş, yaş meyve-sebze, şarapçılık, fidancılık, küçükbaş hayvancılık ve su ürünleri işleme yatırımları artmaya başladı.
Günümüzde güvenli gıda tüketimi ve daha kontrollü bir üretimi ön gören organik tarım üretim faaliyetlerinde İzmir öncü bir rol oynamakta olup özellikle son yıllarda organik tarım konusunda gelişmeler kaydedilmiştir. İzmir ihracatta öncü konumunda yer almakta ve organik tarımsal ürünlerle iştigal eden pek çok işletmeye ev sahipliği yapmaktadır. İzmir’in, mevcut Avrupa pazarlarına organik ürün sağlamaya devam ederken, iç pazarda da organik üretimden organik gıda üretimine geçişe öncelik tanıması gerekmekte.
Lojistik sektörü
Ülkemizin ticari gelişiminde lojistik sektörünün bir köprü vazifesi gördüğü, “taşıma olmadan ticaretten bahsedilemeyeceği” göz önünde bulundurularak sahip olduğumuz büyük potansiyelin daha etkin kullanılması bu açıdan önem taşımakta. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’in, çok sektörlü bir yapıya sahip olmasının yanında İzmir Alsancak Limanı’nın ülkemizin en büyük ihracat limanlarından biri olması, yabancı yatırımların için kentimizin cazibe merkezi olması ve bunun gibi nedenler lojistik sektörünü öncelikli sektörlerden biri haline getirmiştir.
Lojistik sektörünün dış ticaret için önemini de göz önüne alarak, İzmir’in Avrupa, Asya ve Orta Doğu ile bağlantılı karayollarına sahip olması, deniz taşımacılığında da avantajlı bir konumda bulunması gelecek yıllarda İzmir’i lojistik sektöründe dünya devletleriyle rekabet edebilecek konuma taşıyacaktır. İzmir’in dünyadaki örneklerinden yola çıkarak intermodal taşımacılık sistemlerini kente kazandıracak, özellikle dış ticaret ile uğraşan üyelerimizin lojistik maliyetlerini azaltacak bir lojistik merkeze ihtiyacı bulunmakta. İzmir’in otoyol, karayolu ve demiryolunun kesiştiği noktada kurulacak lojistik merkez Alsancak Limanı’nı rahatlatacak, İzmir’in güney ve diğer akslarından gelecek yüklerin bir merkezde toplanarak şehre girmesini ve şehirde toplanması gereken yükün şehre olumsuz etki yaratmadan bir noktada toplanarak tüm dünyaya gönderilmesi açısından son derece yararlı olacaktır.
Bilişim sektörü
Bilgi toplumu; bilginin; üretilmesi, işlenmesi ve dağıtılması vb. faaliyetlerin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda o topluma temel girdi ve güç kaynağı olarak yansımasını ifade etmektedir. Dünya; bilişim teknolojileri konusunda hızla gelişirken ülkemizin ve İzmir’in bu gelişmelerin dışında kalması mümkün değildir. Teknoloji ile barışık olmak ve teknolojiyi üretmek zorundayız. İzmir teknoparkları, üniversiteleri ile Türkiye’yi “teknoloji tüketen değil üreten konumuna” taşıyacak bir anahtar rolü oynayabilir. İzmir; özellikle dijital oyun pazarı ve animasyon konusundaki ortam ve pazar iklimini kaçırmamalı bu konuda dünya çağında ses getirecek projelere imza atmalıdır.
İnşaat sektörü
Kentsel dönüşümün gündeme geldiği andan itibaren inşaat sektörü ve bağlı tüm alt sektörlerde canlılık yaşandığı görülmekte. 2023 yılına kadar 45 ilin nüfusunda 15.000 kişi ve üzerinde artış yaşanması beklenmekte. Bu 45 il içerisinde İzmir dördüncü sırada yer almaktadır.
Bu doğrultuda; İzmir’de de kentsel dönüşüm projelerinin uygulanması kaçınılmaz olmuştur.
İzmir’in en önemli sorunu, belirtilen alanlarda yaşayanların sağlıksız, güvensiz ve standartlar açısından oldukça yetersiz olan mekanlardan sağlıklı güvenli kentsel mekanlara kavuşturulmasının sağlanmasıdır.
Bu nedenle İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı’nda 12 adet kentsel yenileme ve sağlıklaştırma program alanı tespit edilmiştir. Bu bölgelerin önemli bir kısmı, zeminin özelliklerine göre, yapı yapılmaması gerekli alanlar ile kalitesiz ve niteliksiz yapı yapılması ve dere yataklarında kalması nedeniyle afetlerden zarar görebilecek nitelikteki alanlardır.
Bununla birlikte Karabağlar Belediyesi ve Buca Belediyesi tarafından Buca ile Karabağlar İlçelerinde 4 mahallede, 5 bin 377 binanın bulunduğu 1 milyon 918 bin metrekarelik alanın Riskli Alan ilan edilerek da kentsel dönüşüm yapılmasına olanak sağlayan Bakanlar Kurulu Kararı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Büyük çoğunluğunu işyerlerinin olduğu bölgede uygulanacak olan kentsel dönüşüm Türkiye’de ilk ve örnek olacaktır.
İzmir, nüfus artış hızı ve aynı zamanda deprem riski yüksek olan bir il olması nedeniyle, konut ihtiyacının en yüksek olacağı iller arasında üst sıralarda yer almaktadır.
Bu kapsamda sektörde uygulamaya yönelik getirilecek kolaylıklar ve bürokratik sürecin kısaltılması önem taşımakta. Türkiye’de konut arzının çok büyük bir bölümünü özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle özel sektörün kentsel dönüşüm projelerine katılımı arttırılmalıdır. Kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte Ege Bölgesi’nde inşaat sektörü önemli bir dönemece girmiştir.
Yapımı süren Çandarlı Limanı, İzmir-İstanbul Otobanı, EXPO 2020 adaylığı gibi birçok unsur, 5 yıl içinde İzmir’in çehresini değiştirecek olup, kentsel dönüşüm ile birlikte kentimiz ve ülkemiz ekonomisine önemli kazanımlara yol açacaktır.
Kentsel dönüşüm projeleri, geri dönüşüm ve atık yönetimi uygulamalarının yerleşmesi açısından da önemli fırsatları beraberinde getirecektir.
Kentsel dönüşüm inşaat sektörü ve beslediği 200’e yakın alt sektöre de iş alanları açacaktır. Bu durum kentsel dönüşüm sürecindeki İzmir’de inşaat sektöründen kaynaklanan istihdam oranında artışa yol açabilecektir.
Ayrıca sektörde nitelikli, eğitimli, sertifikalı ara eleman sıkıntısı yaşandığından Mesleki Yeterlilik Belgesi sistemi ile çalışanların yeni teknolojiler doğrultusunda eğitilmesi önem taşımaktadır. Bu sayede sektörde verimlilik ve kalite hedeflerinin sağlanması ile de rekabet gücü artacaktır.
Otomotiv sektörü
Küreselleşme süreci, teknolojideki baş döndürücü gelişmeler, iletişimde ve ulaştırmada yaşanan kolaylıklar; mal ve hizmet dolaşımında ülke sınırlarının önemini yitirmesine ve ülkelerin kıyasıya yaşanan bir rekabet ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Teknolojik gelişmelerin en yoğun şekilde yaşandığı alanlardan biri de otomotiv sektörüdür. Öncülük ettiği teknolojik gelişim ile ülkelerin kalkınmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Demir-çelik, petrokimya, lastik/plastik dokuma, cam, boya, elektrik ve elektronik, ulaştırma gibi sektörlerle etkileşim içerisinde olan sektör, sürükleyici etkisi nedeniyle de stratejik bir öneme sahiptir. Otomotiv sektöründeki teknolojik gelişmeler, bağlantılı olduğu sektörleri de olumlu yönde etkilediğinden aslında sektör, ekonominin tümünü yakından ilgilendirmektedir.
Araçların temel mekanik yapısının yanında sürüş ve konfor seviyesini yükselten elektronik donanımları da teknolojik gelişmeler ve tüketici tercihleri ile çeşitlenmektedir.
Günümüzde artan küresel rekabet otomotiv sektöründe de ciddi boyutta yaşanmaktadır. Geçmişte sadece fiyat rekabet avantajını belirlemektedir. Günümüzde ise fiyatla beraber kalite ve ürün çeşitliliği rekabet açısından önemli unsurlar haline gelmiştir.
Özellikle doymuş pazarlarda, satışları müşteri tercihleri belirlediğinden ürün geliştirme, marka ve model yaratabilme gibi unsurlar da oldukça önemlidir. TUİK verilerine göre 2013 yılı ilk beş ay içerisinde otomotiv sektöründe gerçekleşen ihracat miktarı, geçen sene aynı döneme göre yüzde 4 artış göstermiştir. Türkiye 1950’lerden beri otomotiv sektöründe elde ettiği tecrübeleri bir adım öteye taşıyarak yerli üretime ve markalaşmaya yönelebilecek kapasiteye sahiptir.
Ülkemizin yerli markasının oluşturulması idealinin gerçekleştirilmesi yolunda ilerlerken otomotiv sektörünün tüm paydaşları bir araya gelmeli ve uyum içerisinde çalışmalıdır. İzmir de yerli otomobil projesinin önemli paydaşlarından biri olmaya adaydır. Yeni Asır (Lokomatif Sektörler) - 30 Ağustos 2013 - Haber için tıklayınız
Comments